Toplumdaki algı her şeyin kötü gittiği yönünde oluşmuş. Medyaya bakarsak kıyameti yaşıyoruz. Bu durum Türkiye'ye de has bir durum değil. Tüm dünyada böyle. Savaş, terör, kaza, ölüm, hastalık, kirlilik asıl gündem. Manşetlerde hep korku var.
Halbuki gerçekler bu korku algısın tam tersi. Sayılara bakacak olursak tarih boyunca da, günümüzde de yaşam sürekli iyileşiyor. Son yüz yılda ortalama ömür iki misline çıkarken, dünya nüfusu da nerdeyse 10 misli büyüdü. Bir çok hastalığa çare bulundu. Bütün savaş ortamına rağmen savaşlarda ölümler azalıyor.
Bütün bu iyileşmenin temel sebebi teknoloji. Artık silahlar sivilleri öldürmemeyi seçebiliyor. Hastalıklara çareler bulunuyor. Yeni enerji kaynakları ve bu enerjiyi kullanma alanları bulunuyor. Bu kullanım alanların en önemlisi de siber dünya. Siber dünya, orduların kullandığı silahların kontrol mekanizmalarını içerdiği gibi sosyal medya ve tüm interneti de içeriyor. Savaşın korku boyutu zaten medyanın görev alanında.
Yani teknolojiyi geliştiren ve kullanan hem hayatı uzatıyor hem de savaşları kazanıyor. Teknolojiyi geliştirmek daha uzun vadeli bir iş olsa da bunu kullanmak çok daha hızlı olabiliyor.
TSK'nın nasıl hava, kara, deniz ve jandarma kuvvetleri ve komutanları varsa, bir de siber kuvvetler komutanlığı oluşturulmalı. Bu komutanlık hem ordunun silah güvenliği ve kullanımından hem de uluslararası siber savaşlardan sorumlu olmalı. Yeni dünyada askeri disiplin içerisinde, bu işe ayrılan kaynaklar asıl savaş gücü olacak. Darbecilikle kaybedilen konsantrasyon bu iş kanalize olursa Türkiye'yi kimse tutamaz.
